HABER ARA

-- Tüm Kategoriler --İhale İlanlarıVideo HaberGazetemiz Gelişmiş Arama

Takvim

Sayaç

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından başlatılan Türkiye Okuyor Projesi'nin Kahramanmaraş İl Koordinatörü Ramazan Avcı, Elbistan'da öğretmenlere ve öğrencilere yönelik verdiği okuma alışkanlığı ve kültürü konferansında okuma alışkanlığımızdaki acı gerçeği ortaya koydu. Türkiye'de okumaktan çok televizyon izlendiğini belirten Avcı; "Kişi başına günlük okuma alışkanlığımız ortalama 13 saniye iken televizyon izleme süremiz 3 saat 36 dakikadır" dedi.

Yorum Sayısı

: 0

Tarih

: 23 Kasym 2011 10:54

Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının artırılması amacıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından başlatılan Türkiye Okuyor Kampanyası kapsamında Elbistan’da okuma alışkanlığı ve kültürü konulu bir konferans düzenlendi. Elbistan Ticaret Meslek Lisesi’nde okul müdürleri, Türkçe ve edebiyat öğretmenleri ile öğrencilere yönelik gerçekleştirilen ve Kampanyanın Kahramanmaraş İl Koordinatörü Ramazan Avcı’nın konuşmacı olarak katıldığı, konferans iki oturum halinde gerçekleştirildi.

“İslam ülkelerinde Okuma Oranı Düşük”

Okul müdürleri ve öğretmenlere yönelik gerçekleştirilen konferansın sabahki oturumunda Ramazan Avcı, İslam ülkesi olmamızdan dolayı konferansına bu özelliğimizle başladı ve İslam’ın ilk emrinin ‘oku’ olmasına rağmen İslam ülkelerinde okuma oranının oldukça düşük olduğunu söyledi. Hiçbir dinin, ideolojinin İslam dini kadar okumaya, öğrenmeye ve ilme önem vermediğini belirten Avcı; “İlk emri ‘oku’ olan dinimizin ilme, öğren­meye ve eğitime verdiği önemin manası, günümüz dünyasındaki gelişmeler karşı­sında daha iyi anlaşılmaktadır. Bizler; ilmi, okumayı, öğrenmeyi, ilerlemeyi bu derece teşvik eden bir dinin mensubu ve ilmi tavsiye eden böyle bir Peygamberin ümmeti olduğumuz için Yüce Allah'a sonsuz şükretmeli ve onların emirleri doğrultusunda, okuyan, öğrenen ve öğreten olmaya gayret etmeliyiz” dedi.

“Bir Ülkenin ilerlemesi, Ancak Okumayı Seven insanlarla Mümkündür”

Okumanın çok önemli olduğunu, okuyanı insanı çok olan ülkelerin ilerlediğini ve geliştiğini belirten Avcı, örnek olarak da Finlandiya’yı gösterdi. Avcı; “Bir ülkenin ilerlemesi; ancak, okumayı seven, düşünen, çok yönlü yetişmiş, iyi insanlarla mümkündür. Tıpkı Finlandiya gibi. Finlandiya, 1917 yılından önce, İsveç ve Rusya’nın egemenliği altındaydı. 1928 yılında çıkarttığı Kütüphaneler Kanunu ile kütüphanelerin yaygınlaşması ve okuma kültürünün oluşması seferberliği başlatıldı. Bugün dünyanın en fazla okuyan ülkesi durumundadır. Buna paralel olarak ekonomi ve eğitimde de Avrupa’nın en iyi ülkeleri arasındadır. Türkiye’yi Finlandiya ile karşılaştırdığımızda ise kitap okumada her iki ülke arasında büyük bir uçurum olduğunu söyleyebiliriz. 2003 yılında nüfusu 5 milyon 180 bin olan Finlandiya’nın o yılki kütüphane istatistiklerine baktığımızda ülkede 191’i gezici olmak üzere 1251 tane kütüphane, toplam kitap sayısının 37 milyon 585 bin 883 olduğunu kütüphaneleri ziyaret edenlerin sayısının ise 65 milyon 906 bin 448 olduğunu görüyoruz. Ülkemizde ise bunun tam tersi. 2006 yılında Türkiye’nin nüfusu 74 milyon 500 bin ve o yılki kütüphane istatistiklerine göre 60’ı gezici olmak üzere 1239 tane kütüphanemiz bulunuyor. Toplam kitap sayımız 12 milyon 958 bin 376 olurken, kütüphaneyi ziyaret eden vatandaşımızın sayısı ise 21 milyon 138 bin 821. Finlandiya’da bir kişiye verilen ödünç kitap sayısı 20 olurken ülkemizde bir kişiye verilan kitap sayısı 0.06. yani 1 kitap dahi değil” dedi.

Okuma alışkanlığı kazanan toplumlarda; düşünen, düşündüğünü doğru ve eksiksiz bir şekilde ifade edebilen, algılama gücü yüksek, yorum ve sentez yapabilen, analitik düşünebilen, sorgulayan, tartışan, doğruların çeşitli bakış açılarıyla ortaya çıkabileceğini kavramış, güzellik duygusu ve estetik anlayışı gelişmiş, kültürel birikime, millî ve manevî değerlere sahip nitelikli bireyler yetişeceğini söyleyen Ramazan Avcı, kültüründe okumaya ve bilime olağanüstü önem veren bir milletin az okumasının kabul edilemeyeceğini ifade etti.

“Çok Kitap Okuyan Sınavlarda Daha Başarılı Olur”

Kitap okumada seçilen ve tavsiye edilen kitabın da çok önemli olduğuna dikkat çeken Avcı, kitabın yanlış seçilmesi durumunda insanın daha başlamadan kitap okumadan soğuyacağını söyledi. Avcı; “İnsan kelimelerle düşünür, ne kadar kelime bilirse düşünce ufku o kadar genişler. Zeka seviyesi o nispette artar. İnsanın zekasını ölçen en keskin kriter kelime haznesidir. Zeka aynen kaslara benzer ne kadar çok çalıştırılır ise o nispette gelişir. Beyne egzersiz yaptırmanın yolu problem çözme ve kelime ezberlemedir. Zekâsı gelişen insan dersleri daha çabuk kavrayacağına göre, bunun için kitap okunmalıdır. Sınavların en önemli derslerinden biri Türkçedir. SBS ve ÖSS de en fazla soru paragrafları tahlil ve dili kullanma gücü olarak özetleyebileceğimiz Türkçeden gelmektedir. Paragraf ve kelimeleri tahlil edebilmenin tek şartı kitap okumaktır. Kitap okumanın diğer derslere de faydası vardır. Özellikle kapsamlı düşünme kabiliyeti isteyen Fizik ve matematik konuları, iş, güç enerji gibi fizik konuları alternatif düşünme kabiliyeti yüksek olan insanların daha başarılı olacağı derslerdir. Günümüzdeki sınavların özelliği zamanı iyi kullanma, yani hızlı soru çözmedir. Çok kitap okuyan öğrenci hızlı okuyup anlayarak dakikaların altın değerinde olduğu sınavlarda diğer öğrencilerden daha başarılı olacaktır. Öyleyse imtihanı kazanmak istiyorsanız kitap okumayı asla ihmal etmemelisiniz” dedi.

“Ülkemizde 122 Kişiye Bir Kahvehane Düşerken, 49 Bin 500 Kişiye 1 Kütüphane Düşüyor”

Konferansta toplum olarak okuma alışkanlığımızın hangi düzeylerde olduğunu verdiği örneklerle de açıklayan Avcı; “Ülkemizde 570 bin kahvehaneye karşılık 1455 kütüphane bulunuyor. Buna göre, 122 kişiye bir kahvehane, 49 bin 500 kişiye bir kütüphane düşmektedir. İstatistiklere göre nüfusu 65 milyon olan İngiltere’de 21 bin 849 kütüphane bulunuyor ve bu ülkede ödünç alınan kitap sayısı da 46 milyonun üzerinde. 76 milyon nüfusu olan ülkemizde ise 1292 kütüphane var ve ödünç alınan kitap sayısı 4 milyon 52 bin. IFLA standartlarına göre, bir ülkede ortalama 10 bin kişiye bir kütüphanecinin hizmet vermesi gerekirken, Türkiye’de bu rakam 70 bin kişiye bir kütüphaneci şeklindedir. Finlandiya’da kütüphaneci sayısı bin 500 iken Türkiye’de bu sayı 295’dir. Türkiye'de kütüphaneye üye olan insan sayısı 459 bindir. Oysa komşu İran'da bu sayı 7 milyon, Fransa'da 16 milyon, Britanya'da 35 milyondur. Türkiye'de Kültür Bakanlığının verilerine göre 1455 kütüphanede yaklaşık 13 milyon kitap bulunuyor. Komşumuz Bulgaristan'da bu rakam 46 milyon, Rusya'da 739 milyondur. Türkiye’de dergi okuma oranı % 4, kitap okuma oranı % 4.5, Gazete okuma oranı % 22, radyo dinleme oranı % 25, televizyon izleme oranı ise %94’tür. Kişi başına günlük okuma alışkanlığımız ortalama 13 saniye iken televizyon izleme süremiz 3 saat 36 dakikadır. Ülkemizde ortaöğretim çağında bir çocuğun televizyonun ve bilgisayarın başında geçirdiği süre okulda geçirdiği süreden tam yarı yarıya daha fazla. Öğrencilerimiz yılda ortalama 1000 saatlerini okulda geçirirlerken 1500 saatleri ise televizyon ve bilgisayar başında geçiyor. Televizyondaki program akıp gider, düşünmeye, alternatif düşünce ve değerlendirmeye fırsat vermez. Kitapta anlatılanları hayalimizde istediğimiz gibi canlandırabiliriz. Televizyon, alternatif düşünmeyi engelleyerek propaganda, reklam ve yönlendirmelerle insanı pasifleştirir, tek tip hâline getirir” dedi.

Bu noktada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından başlatılan Türkiye Okuyor Kampanyası’nın çok anlamlı ve yerinde olduğunu belirten Avcı; “Kampanyanın amacı; ülkemizde temel eğitim hakkından yararlanamamış ve okuma yazma bilmeyen yetişkinlere okuma yazma becerisi kazandırmak, okur yazar yetişkinlere ilköğretim düzeyinde eğitim imkân ve fırsatları sunmak, toplumda okuma bilinci oluşturarak kitap okuma alışkanlığını geliştirmek, böylece toplumsal ve kültürel kalkınma sürecine ivme kazandırarak dünyadaki lider ülkeler arasında yer almaktır. Kıraathane sohbetleri ilimizin kültür damarını besliyor. Okumayı teşvik etmek için daha gerçekçi kampanyalar ve etkinlikler geliştirilmelidir. Okumanın zamanı özeldir. Zaman, mekân, psikolojik durum, ortam gibi unsurlar okuma isteğini belirleyen faktörlerdir. Komutla kitap okutmak okumanın da kitabın da ruhuna aykırıdır. Kamuda, sokakta, pazarda şu saat ile şu dakika arasında kitap okuma; stadyumlarda, sokaklarda toplu olarak kitap okuma gibi nitelikten çok niceliğe, özden çok şova yönelik kampanyalar soluksuz kalmaktadır. Camilerde kitaplıklar oluşturulmalı ve bu mekânlarda okuma etkinlikleri yapılmalıdır. Muhtarlıklarda kitaplıklar oluşturulmalı, muhtarlığın çevresindeki parklar okuma alanı hâline getirilmelidir. Halk kütüphaneleri Sabahleyin saat 8.00’den akşam 23.00’e kadar açık tutularak hizmet vermelidir. Kütüphanelerde yazar-okuyucu buluşmaları, kitap söyleşileri, masal ve şiir dinletileri, sinema gösterileri gibi etkinlikler düzenlenmelidir. Kütüphanelerin içerisinde kantin veya kafeterya türü dinlenme mekânı oluşturulmalıdır” dedi.

Ramazan Avcı son olarak ailelerin, öğretmenlerin ve okul yönetiminin öğrencilerimize kitap okuma alışkanlığının kazandırılması noktasında yapılması gerekenler hakkında detaylı bilgiler verdi.

KATEGORİLER

• Anasayfa
• İhale İlanları
• Video Haber
• Gazetemiz

Ziyaretçi Defteri

OKU

YAZ

Elbistan'da Hava