22 Aralık 2011 tarihinde Fransa Meclisi tarafından kabul edilen Ermeni Tasarısı’na tepkiler devam ediyor. Bu tepkilerden biride Diyanet-Sen Elbistan İlçe Temsilcisi Ahmet Çelik’ten geldi.
Çelik tasarı karşısında yaptığı yazılı açıklamada, “Fransa Meclisi, düşünceyi suç sayan bir yasayı kabul ederek ikiyüzlülüğünü deşifre etmiştir. Önce sözde bir soykırım icat eden; sonra da sözde soykırımı inkarı hapisle cezalandırma gayretindeki Fransa'nın tavrı, bize suçunu bastırmak için başkalarına iftara atan yaramaz çocukları hatırlatmaktadır. Düşünceyi bile suç sayma anlayışı, kabul edilebilir bir olay değildir.
Yüz yıl önce yaşanan ve tarihçilerin karar vereceği bir konuda soykırım yalanı uyduran Fransa'nın, gerçek bir soykırım görmek için, o kadar geriye gitmesine gerek yoktur. 1830'dan 1962'ye kadar 132 yıl işgal ettiği Cezayir'de sadece 1954-1962 yılları arasında tespit edilebilen en az 1,5 (bir buçuk) milyon Cezayirliyi katletmiştir.
Fransa'nın kanlı tarihi sadece bununla sınırlı değildir. Benin, Burkine Faso, Cibuti, Çad, Gabon, Gine, Kamerun, Komor Adaları, Moritanya, Nijer, Senegal ve Tunus yıllarca Fransa'nın sömürgesi olmuş, bu coğrafyada kan ve gözyaşı eksik olmamıştır. Hâlbuki o kadar uzağa gitmeye bile gerek yoktur. 1994 yılında Ruanda'da yaşanan ve yaklaşık 100 gün içinde 800 bin kişinin öldüğü Ruanda'daki katliamlar için zamanın Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın, "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil" açıklamaları hafızalarımızdan silinmiş değildir. İnkar etse bile geçmişin kanlı gerçekleri, Fransa'yı takip etmeye devam edecektir.
Alman korkusuna karşılık Osmanlı'dan yardım isteyen Fransuva'nın torunu Sarkozy, geçmişi bu kadar kısa sürede unutup, kaybettiği itibarını kazanmak için bir avuç Ermeni'nin oyuna ihtiyaç duyarak Ermenistan'ın emir erliğine soyunmuştur. Kaybolan itibarını, başka ülkelerin ilişkilerini kullanarak yeniden kazanma çabasındaki Sarkozy'nin bu tavrı, acınası halinin itirafıdır. İş dünyamızın, ulusal menfaatlerin kişisel menfaatlerin üstünde olduğu bilinciyle hareket edecek olması da bizleri memnun etmiştir.
Irkçı ve ayrımcı politika içindeki Fransa'nın bu tavrını şiddetle kınıyor ve protesto ediyoruz. Devlet olarak uygulanacak ambargo ve uygulamaları desteklediğimizi belirtiyoruz. Fransız mallarına karşı ulusal boykot kampanyaları gerçekleştirilmeli ve kararlılıkla sürdürülmelidir. Artık bu gibi ülkelerin kişiliksiz ve kimlikten yoksun liderleri bilmelidir ki bu aziz millet böylesi çapulculara pabuç bırakmayacak kadar kendisine gelmiş ve zamanın da dedelerini koruduğumuz bu zavallıların durumlarını tüm dünyaya haykıracak ve tükürüklerimizle yaptıklarında kendilerini boğulur hale getirecek ve başkalarının ellerinde ölümü beklerken yine biz bunların elinden tutacağız.
Fransa’da yaşayan vatandaşlarımızda oraya entegre olmalı ve seçimlerde oylarını kullanarak bir avuç Ermeni diasporasına bu fırsatı vermemelidir.Fransa’da her alanda görev alarak aziz milletlimizi en iyi şekilde temsil etmelidirler.
Fransa Senatosu'nu göreve çağırıyor ve Fransa Meclisi'nde kabul edilen söz konusu yasayı, bir daha gündeme alınmamak üzere reddetmesini istiyoruz. Tarih gibi ciddi konular, yaranma ve yalakalaşma modundaki siyasetçilerin oyuncağı olmamalıdır.
Diyanet-Sen olarak, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunun tarihçilere bırakılmasını, Fransa'nın kendi işine bakmasını, yapacak işi kalmamışsa da geçmişiyle yüzleşmesini öneriyoruz” dedi.