2012 yılında asgari ücretlilere yapılan zammın değerlendirmesini yapan Eğitim-Sen Elbistan Temsilcisi Abidin Kul, tüketim mallarına yapılan zamların asgari ücretlilere yapılan zamdan yüksek olduğunu, bu nedenle de zammın daha işçilerin cebine girmeden buharlaştığını söyledi.
Kul, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi; “Asgari Ücret Tespit Komisyonu; işçi, işveren ve hükümet temsilcileri ile birlikte asgari ücreti 2012’nin ilk 6 ayında 16 yaşından büyükler için net, asgari geçim indirimi dahil, 701,1 lira olarak belirlemiştir. Asgari ücretlilerin, emeklilerin ve kamu emekçilerinin yoğunluklu olarak tükettiği temel tüketim mallarına yapılan zamlar ve son olarak 2012 yılı başında tüm ürünlerde gerçekleşecek yüzde 10,26’lık yeniden değerleme oranları dikkate alındığında, asgari ücretlilere ilk altı ay için yapılan yüzde 5,91’lik zam, asgari ücretlilerin daha cebine girmeden buharlaşmıştır. Benzer bir durum, 2012 yılı bütçesinde yüzde 3 + 3 olarak öngörülen kamu emekçileri için de geçerlidir.
Asgari ücret, her türlü ekonomik kaygının ötesinde, sadece insan olmanın gerektirdiği bir harcama düzeyinin sağlanmasını hedeflemek zorundadır. Buradaki amaç işçinin ve ailesinin insan onuruna yaraşır bir gelir elde etmesinin asgari şartlarının sağlanması olmak zorundadır. Türkiye’nin de üyesi olduğu ILO Anayasası’nın girişinde, işçi ve ailesinin, sadece geçimine yetecek ücretin yeterli olmadığı, insan onurunun gerektirdiği harcama düzeyini sağlayacak bir gelirin elde etmesi gerektiği belirtilmektedir. Buna karşın ülkemizde asgari ücret belirlenirken sadece tek bir işçinin harcamaları dikkate alınmakta, aile bireyleri değerlendirme dışı bırakılmaktadır.
Türkiye’de asgari ücretle geçinmeye çalışan (daha doğrusu geçinemeyen) milyonlarca işçi için, kağıt üstündeki bu tanım elbette hiçbir şey ifade etmemektedir. Açlık sınırının 1.000 TL’ye ulaştığı ülkemizde, asgari ücretin en temel gıda harcamalarının bile gerisinde kalmış olması, milyonlarca asgari ücretlinin ve işçi ailelerinin yaşam koşullarını anlamak için yeterlidir.
AKP Hükümeti, her fırsatta ekonominin büyümesinden, ülkede refahın artmasından bahsederken, asgari ücrette komik bile sayılamayacak oranda artış öngörmesi, kamu emekçilerinin grevli toplu sözleşme hakkını yok sayarak 2012 zammını bütçe rakamları ile belirlemiş olması fazla söze gerek bırakmamaktadır.
5 milyon asgari ücretlinin, 9,5 milyon emeklinin ve 2 milyon kamu emekçisinin çalışma ve yaşama koşullarının tamamen dışında ve uzağında yürütülen tartışmalar; rekabetin ve sömürünün, ne pahasına olursa olsun, daha çok kazanma hırsının sınırı ve sonu olmadığını göstermektedir. İşçiler için sefalet ücreti anlamına gelen, asgari ücret üzerinden yapılan son hesaplar ve uygulanmak istenen politikalar, işçileri, işsizleri, emeklileri ve kamu emekçilerini 2012 yılında da açlığa, yoksulluğa ve sefalete mahkum edecektir. Kıdem tazminatı, angarya çalışma, iş güvencesinin kaldırılmak istenmesi ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması üzerinden yapılan yeni hesaplar, hükümetin ve patronların işçi ve emekçilerin her açıdan asgari olan haklarına bile nasıl göz diktiğini göstermektedir.
Türkiye’de bir aile dediğimizde aklımıza genellikle baba, anne ve iki çocuk birlikte oluşan dört kişilik bir aile gelmektedir. Gerek asgari ücretin, gerekse kamu emekçilerinin ücret artışlarının belirlenmesinde dört kişilik bir ailenin harcamaları ve yoksulluk sınırı esas alınmalı, ülkede yaşayan herkesin, en azından asgari olarak giderlerini karşılayacak ücret artışları ve yaşam koşulları yaratılmalıdır.”