7 Ocak 2012 tarihinde Elbistan Büyük Birlik Partisi Elbistan İlçe Teşkilatını ziyaret eden BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır bazı açıklamalarda bulundu. Çayır açıklamalarında, son günlerde yaşanan tutuklamalardan komşu ülkeler ile ilişkilere, yeni anayasadan Türkiye’nin yakın tarihine kadar önemli açıklamalarda bulundu.
BBP Elbistan İlçe Teşkilatı’nda İlçe Başkanı İbrahim Alagöz ve partililer ile bir araya gelen BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır yaptığı konuşmada, “29 Ocak’ta Büyük Birlik Partisi’nin Olağan Kurultayı var. Bundan önce yapılan iki kurultayda olağanüstüydü. Birincisi rahmetli genel başkanımızın şahadeti dolayısıyla Yalçın Topçu’nun seçildiği kurultayda mecburen olağanüstü yaptık. Sonrasında Yalçın Topçu seçimlerde bizim istediğimiz sonuç elde edilemeyince millete verdiği sözü yerine getirdi ve istifa etmişti. Ondan sonra Mustafa Destici’nin seçilmesi, o da olağanüstü kurultaydı. Şimdi olağanı yapacağız. 29 Ocak’ta Ankara’da büyük kurultayımızı yapacağız. Bu minvalde dün Kayseri’deydim. Sonrasında gece buraya geldik arkadaşlarla görüştükten sonra Göksun’a, Göksun’dan Kahramanmaraş’a. Akşam Kahramanmaraş’ta toplantı var. Yarın saat 13.00’da Hatay’da kongremiz var. İl kongresine katıldıktan sonra Ankara’ya geri döneceğim” dedi.
Herkes Yargı Önünde Eşittir
Remzi Çayır daha sonra ülke gündeminde olan tutuklamalar ile ilgili olarak yaptığı açıklamada herkesin yargı önünde eşit olduğunu belirtti.
Türkiye’de gündem çok çabuk değişiyor. Türkiye’nin bu kadar yaşadığımız çalkantının temel esprisi normalleştiğimizin ifadesi olarak görüyorum. Türkiye resim itibariyle ortaya çıkan itibariyle çok anormal gözükse de ben Türkiye’nin normalleşme sürecine girdiğini düşünüyorum. Hiç kimse yasanın üzerinde ya da dokunulmaz değildir. Elbette ki bir ülkede Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir insanın ne olursa olsun cezaevinde tek bir hücrede kalıyor olması ilk bakışta hepimizi üzer. İnsan olarak üzer. Ama sonuç itibariyle eğer hukuk karşısında hesap verebilir, kendini o güçte görüyorsa, şu an bir takım problemler var. Kendisinin görev yaptığı döneme ait Hükümete karşı bilinçli şekilde oluşturulmuş teşebbüs var. Bu teşebbüsten dolayı yargı önüne çıkıyor. Yargı önüne çıkmadan eğer hesap verebileceğini düşünüyorsa, alnı açıksa, bir problem yok ise çıkacak hesabını verecek. Türkiye bundan sonrada yaptığı görev ne olursa olsun, konumu ne olursa olsun, adı ve rütbesi ne olursa olsun rahatlıkla sıradan bir kişi gibi yargı önünde hukuk önünde eşit olmalı ve hesap verebilir olmalıdır. Türkiye’nin demokrasisi açısından bu çok önemlidir. Daha önce de biz 12 Eylül Referandumunda biliyorsunuz eksik ama evet demiştik. O dönemde de bunu demokrasi ve millet iradesi için söylemiştik, ayıplı anayasanın, cunta anayasasının bir an önce değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştık. Hatta tümü değişse iyi olur demiştik ama ne yazık ki tümü değil de kısmen değişmişti. Kısmen değişen maddelerde milletin lehine değişen maddelerdi ve toplumun geleceği açısından ufuk açıcı idi. Bunlardan bir tanesi de anayasanın dördüncü geçici maddesi idi. Bu madde darbecileri koruyan, onlara yargı yolunu kapatmış ve bunlara dokunulmuyordu. Biz buna evet oyu kullanırken kimi insanlar bize ‘bunlar zaten mahkeme önüne çıkmaz boşuna uğraşıyorsunuz’ dediler. Tabi biz dedik ki en azından şeklen de olsa kağıt üzerinde de olsa bu ayıplı halin devamından yana değiliz ve kaldırılması lazım dedik. Çok şükür haklı olduğumuz ortaya çıktı. Şu anda 12 Eylül darbesini yapanlar yargı önüne çıkıyor iddianameleri hazır ömür boyu müebbet hapsi istemiyle yargılanacaklar. Ben inanıyorum ki Ankara 12. Ağır Ceza Özel Yetkili Mahkeme iddianameyi kabul edecek ve o dönemin sağ kalan Kenan Evren ve Şahin Kaya’yı yargılayacak. Sadece o dönemi değil öncesini ve sonrasını da yargılayacak. Yaptıkları insanlık dışı muameleleri yargılayacak. Yaptıkları insanlık dışı faaliyetleri, sırf olgunlaşsın diye Maraş’taki ve Çorum'daki rollerini araştıracaklar. Buna katkı sağlayan diğer insanları da tahmin ederim ki gün yüzüne çıkaracaklardır. Aynı şekilde Türkiye’nin 28 Şubat ve 27 Nisan’la da yüzleşmesi gerekiyor. Yakın geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor. Bu bir daha demokrasinin kesintiye uğramaması için elzem, şart. Yani bana dokundular, ben feveran ediyorum ama başka birine dokunmadıkları için o memnuniyet duyuyorsa bu Türkiye’nin aleyhine olan bir durumdur. Kim millet iradesine karşı çıkarsa çıksın, durumu ve hangi şartlarda olursa olsun hangi gaye ile çıkarsa çıksın, buna bütün insanların, aydınların bütün siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının karşı gelmesi lazım. Karşı gelmesi lazım ki darbe heveslisi bu Türkiye’de barınmamış olsun. Bundan sonra demokrasi kendi tabi mecrasında devam etsin. Yoksa, her dönem birileri çıkıyor, kendi kutsal gayeleri uğruna bu milletin iradesi iyi tecelli etmemiştir. Doğru tecelli etmemiştir diye biliyor. Gelen hükümete karşıda bir takım işler girişiyorlar. Böyle olunca da işler karışıyor. Yani siyasetten ordunun derhal, bir daha da içine girmeyecek şekilde kendi özüne kendi içine dönmesi gerekir. Bu Türk ordusunun korunması ve kutsallığı anlamında da önemlidir. Türk ordusunun haysiyeti ve şerefinin o toplumdaki karşılığının devam etmesi anlamında da önemlidir. Çünkü Türk milleti ordusunu seviyor. Çünkü kendisinden bir parça görüyor. Bunun yıpranmaması lazım. Dakka bir siyasetin içerisine girip bir marifetmiş gibi muhalefet partisi gibi hareket etmeleri lazım. Bunun normalleşmesi lazım. Onun içinde geçmişimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Bunun başka bir yolu da yoktur” dedi.
Türkiye Suriye Olayında Tek Kalmıştır.
Çayır Türkiye’nin dış politikasında iyi başladığını ancak bu iyi tutumu sürdüremediği belirterek Suriye olayında Türkiye’nin yalnız bırakıldığını belirtti
Çayır, “En önemli hususlardan bir tanesi de hükümet ne yazık ki dış politikada başlattığı doğru adımları, yanlış adımlarla devam ettiriyor. Komşularla sıfır problemi çok mantıklı ve BBP’ninde istediği bir proje idi. Çünkü çevresi ile barışık olmayanın dünyaya entegre olma şansı yoktu. Ekonomik olarak ta siyasi olarak ta Türkiye’nin coğrafyası Türkiye’ye komşuları ile sıfır problemli bir ilişkiyi emrediyor. Bizim coğrafyamız böyle bir coğrafyaydı. Amerika gelip Irak’a konduğunda bizim İran’la, Suriye ile kötü olmamızı istiyordu. Halbuki kendisini ilgilendiren bir durum yok. İnsan komşusu ile bir başka ülke yüzünden kötü olur mu?. Onlar kötü olmamızı istedi. İki ay önce Sayın Başbakan ve eşleri Suriye’yi ziyaret ederken iki kardeş ülkeden bahsediyorlardı. O zaman bu adam diktatör değilmiydi. O zaman zalim değilmiydi? İki ay sonra bu adam zalim oldu. Bazı konularda hala dışa bağımlılığını sürdürüyor. Rahmetli Genel Başkanımıza defalarca teklifler gelmişti. ABD elçileri ve değişik vasıtalarla. Birlikte işbirliği yapma teklifi gelmişti. Türkiye’de iktidar yolunu açarız diye. Rahmetli genel başkanımızın bir sözü vardı. 'Size dayandığım müddetçe ben Türk milletinin lehine kararlar veremem' demişti. Son Suriye örneği Türkiye açısından çok önemli. 2 ay önce dost ülke; dost insanlar, 2 ay sonra zalim ve diktatör insanlar. Türkiye, Suriye olayında tek kalmıştır. Fransa, Amerika, Avrupa Birliği yanımızda değil. Bizi öne attılar; sağımızda solumuzda kimse kalmadı. Sadece Arap Birliği, Amerika’nın dürtüklemesi ile orada bir şeyler yapıyor. Bir şey yaptığı da yok. Türkiye, kraldan fazla kralcı kesildi. Amerika’nın dürtmesiyle hareket etti. Keşke hareket etmeseydi. En azından Libya’da yaptığı kadar bekleyip ondan sonra harekete geçseydi. Bu da dış politikada hâlâ bağımsız hareket etmediğimizin göstergesidir. Bu durum bizi üzüyor. Bu konuda da biz hükümetten Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda hareket etmesini bekliyoruz. Elbette ki Batının bazı ittifakları içerisinde bulunabiliriz ama kraldan çok kralcı kesilerek ittifakın önde giden oğlanı olmak durumunda değiliz. Bizim coğrafyamızın bize emrettiklerini göz ardı edemeyiz. Hükümetin bu konuda duyarlı olmasını bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Sivil Anayasa Hazırlığı Olan tek Parti BBP’dir
Remzi Çayır son olarak sivil anayasa konusuna değinerek daha önceden sivil anayasa hazırlığı olan tek parti Büyük Birlik Partisi olduğunu ifade etti.
Çayır sözlerine şu şekilde devam etti, “Sivil bir anayasanın savunmasını Büyük Birlik Partisi hep savundu. Bu konuda hazırlığı olan tek parti biziz. Hazırladığımız Anayasa taslağını Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e ilettik. Bizim Anayasada değişmesini istemediğimiz birkaç madde var. Türkiye’nin hamuru, mayası olabilecek ve bölünmeyi önleyebilecek; birliğimize bütünlüğümüze zarar getirmeyecek maddelerin değişmesini istemiyoruz. Bunlar da; vatan birliği, resmi ve eğitim dili birliğidir. Bunlar çok önemli. Türkiye, bunlardan vazgeçtiği anda bölünmenin önü açılır. Vazgeçmezse; insanlar kendilerini ifade etsinler. Kürtçe de, Lazca da, Zazaca da ifade edebilirler. Ama benim birlik ve bütünlüğümü bozmayacak şekilde rahatlıkla kendilerini ifade etsinler. Bireysel hak ve özgürlükler sonuna kadar kullanılmalıdır. Kimse kimseyi boyundan posundan, dilinden, yaşantısından dolayı kınamamalı aksine onu kabul etmelidir. Ama; tutup bölerek parçalayarak, döverek ve yaralayarak biz hürriyet ve özgürlük elde edemeyiz. Buna dikkat etmek zorundayız” diyerek sözlerini tamamladı.
