Daha önce AK Parti Elbistan Siyaset Akademisi’nde ders vermek için Elbistan’a gelen Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, bu defa Elbistan Kent Konseyi’nin daveti üzerine tekrar ilçemize geldi ve Şehit Er Mehmet İnan Parkı’nda vatandaşlara seslendi.
Vatandaşın büyük ilgi gösterdiği Prof. Dr. Topçuoğlu, Kurtlar Vadisi dizisiyle adını sık sık duymaya başladığımız, Ergenekon operasyonuyla belleklerimize kazınan ve toplum olarak en çok merak edilen konuların başında gelen derin devleti ele aldı.
Kendi araştırma ve gözlemlerine göre Elbistan halkına derin devletin ne zaman, neden, nerede, nasıl kurulduğunu ve bugüne kadar neler yaptığını anlatan Toğçuoğlu, derin devletin temelinin Osmanlı zamanında atıldığını söyledi.
“Tanzimat Fermanı İle Derin Devletin Temeli Atıldı”
1700’lü yıllarda Osmanlı zamanında saray ve askeri bürokratlarından oluşan devşirme denilen bir sistemle yönetildiğini, bu sisteme göre padişahın istediği bürokratı istediği zaman kimseye sormadan görevden aldığını, hatta kellesini vurdurduğunu ifade eden Topçuoğlu, dönemin padişahının bir sadrazamı görevden almak istemesi üzerine tüm asker-sivil bürokratın birlik olup padişaha karşı çıktığını söyledi.
Tepki üzerine padişahın geri adım atmak zorunda kaldığını belirten Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu; “Bu geri adımdan sonra bürokratlar diyor ki ‘birlik olma sonuç verdi, o zaman daha da kenetlenelim.’ Ve bütün bürokratlar kenetleniyor. İlerleyen 20-30 yıllık süre içerisinde bürokratlar artık sadece bir direnç göstermek yerine ‘artık biz istediğimizi de yaptırabiliriz, niye hep padişah karar versin ki biz de yaptırırız’ diyorlar. Nitekim isteklerini dile getiriyorlar ve yaptırmaya zorluyorlar. Bu süreç biraz sıkıntılı bir süreç ve ilk defa 1800’lerin başında bir padişahımızı katlediyorlar. Arkadaşlar bu yapılanma, 2. Mahmut döneminde Mustafa Reşit Paşa ile kurul son hale geliyor. Bu Mustafa Reşit Paşa çok akıllı bir adam. İkinci Mahmut’un o sert, haşin yönetim tarzı içinde alttan alta bürokratlara kurumsal bir kimlik kazandırmak üzere çalışıyor ve şuna karar veriyor ‘artık padişahı biz bürokratlar yönetmeliyiz, o zaman biz bürokratlar rahat ederiz. Bunun yolu ise padişahın elindeki yetkileri almaktır, kısıtlamaktır’ diyor. Padişahın yetkisini almak da kolay değil, padişah bunu kabul eder mi? Etmez. Yol nedir? Darbe. Ve nitekim Mustafa Reşit Paşa 2. Mahmut’un ölümünü fırsat bilip o boşlukta yerine gelen padişahın henüz yaşı çok genç. O arada bu durumdan faydalanıp 1839’da bir darbe yapar ve o yıl Gülhane Parkı’nda okuttuğu Tazminat Fermanı ile de bu darbesini ilan etmiş olur. Ve şimdiki Ergenekonumsu derin devlet yapılanmasının temeli de o zaman atılmış olur” dedi.
“Derin Güç, 1932’de Mustafa Kemali Köşkte Kıskaça Aldı”
Derin devletin faaliyetlerine Cumhuriyet döneminde de devam ettiğini belirten Topçuoğlu; “Cumhuriyetle birlikte ilk 2 mecliste bir mücadele verir. Ama Anadolu insanı farkında değildir derin güçten ve Abdulhamit’i indirmek için Osmanlı’ya karşı isyan tertip eden İttihat Terakki, meclise de el atar ve iki meclisteki mücadelelerden sonra, kime karşı Kurtuluş Savaşı’nı kazandığımız Kazım Karabekir’e karşı, bu ülkede başbakanlık yapmış Rauf Orbay’a karşı. Bunlar hakkında idam cezası verdi. Bunlara rağmen üçüncü mecliste İttihat Terakki, Türkiye Cumhuriyeti’ni de eline geçirir. Ve o günden sonra artık Anadolu insanına merkez kapalıdır, o derin güç yönetir. O derin güç, 1932’de Gazi Mustafa Kemali de köşkte kıskaca alır ve Mustafa Kemal, bu derin gücün faaliyetlerini tahmin ediyor, birtakımlarını uzaklaştırmaya çalışıyor ama gücü yetmiyor” dedi.
“İsmet Paşa, Subaylara ‘Bu Halk Düşmanınızdır’ Dedi”
İsmet İnönü’nün İkinci İnönü Savaşı sırasında Bursa’dan göç eden subaylarla ilginç bir diyalog yaşadığını öne süren Topçuoğlu; “İsmet Paşa diyor ki, ‘efendiler, ordu mensubu olmanız hasebiyle sizin sorumluluğunuz çok büyük. Dost ve düşmanınızı iyi bilmelisiniz. Bilesiniz ki padişah düşmanınızdır, yedi düvel düşmanınızdır.’ Sonra subayları eşleri ve çocuklarından ayırdım, bir kenara çektim, sesimi biraz daha alçaltıp subaylara dedim ki, arkadaşlar şunu da bilesiniz bu halk da düşmanınızdır.’ Kayıtlarda bütün bunların hepsi. İsteyen arşive bakar, anlamını da sorgular. Derin orada yatıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa arasında defalarca tartışma çıkmıştır. Sebebi, Mustafa Kemal Paşa seçime gitmek istiyor, diyor k, ‘Cumhuriyeti ilan ettik, seçime gidelim.’ İsmet Paşa ‘seçim asla olmaz, böyle yöneteceğiz. Daha sıkı bir yönetimle böyle yöneteceğiz’ diyor. Mecbur kaldığı için 1950’de geldi ama 1960’da darbeyle aldı” dedi.
“Süleyman Demirel’i Derin Devlet Genel Başkan Yaptı”
Derin devletin yapılanmasının günümüze kadar geldiğini iddia eden Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, Adalet Partisi’ne Saadettin Bilgiç’in genel başkan olması gerekirken bir gece yapılan operasyonla partinin genel başkanının Süleyman Demirel olduğunu öne sürdü.
Topçuoğlu; “1965’te partiye yeni genel başkan seçilecek. Bu genel başkanın kim olacağı aşağı-yukarı belli. ‘Koca reis’ diye bilinen, Demokrat Parti içinde de mücadele etmiş, herkesin yakından tanıdığı, çok sevdiği, idarecilik kabiliyeti çok yüksek olan, dobra dobra bir Anadolu insanı Saadettin Bilgiç. Adalet Partisi’nin tüm teşkilatları ‘Saadettin Bilgiç’ diyor. Ankara’da büyük kongreden önce yapılan nabız yoklamasında bütün üyeler ‘Saadettin Bilgiç, biz bunu istiyoruz’ diyor. İstemeyen birisi var, İsmet Paşa. ‘Bu partiyi de biz kontrol etmeliyiz, bunun başına Saadettin Bilgiç gelmemeli. Çünkü biz Saadettin Bilgiç’i kontrol edemeyiz.’ Kiminle konuşuyor bunu? Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’le. Ve gece operasyon yapılıyor, ertesi gün seçim oluyor, herkes şokta. İlk şoku da Saadettin Bilgiç yaşıyor. Devlet Su İşleri’nde bir mühendis, yönetici bir adam gelip aday oluyor ve bir gün önce ‘Saadettin Bilgiç’ diyen bütün teşkilatların oyunu alıp genel başkan oluyor Süleyman Demirel” dedi.
“Deniz Baykal’ın Tasvip Etmediği Adam Geldi”
Topçuoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçilmesini de Demirel’in seçilme şekline benzetti ve ; “Bu neye benziyor biliyor musunuz? Daha birkaç ay önce Deniz Baykal, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün delegelerine hakimdi. Çünkü o seçmişti onlar, hepsinin yüzde yüzünün oyunu alarak gelmişti. Ve aynı delegelerin önünde bir başka aday ve onun tasvip etmediği bir adam geldi. Nasıl bir işlem ya da nasıl bir demokrasi var bunun arkasında” şeklinde konuştu.
“Derin Devlet Özal’ı da Kuşattı”
Konuşmasında yavaş yavaş günümüze doğru gelen Topçuoğlu, Kenan Evren’in ‘buraya oy vereceksiniz’ demesine rağmen vatandaşın 1980’de Turgut Özal’ı iktidarda getirdiğini ifade ederek; “Türkiye gitti hiç tanımadığı Özal’a oy verdi. Özal’ı getirdi ama derin güç kısa süre içinde kuşattı. Bir suikast atlattı. Şimdi nerede o suikastı yapan adam, niçin hiç konuşmadı, hakikaten Özal’ı niye vurmuştu o adam, ne istiyordu, Özal’la bir alışverişi mi vardı?”
“Hande Olmasa ANAP’ın Genel Başkanı Hasan Celal Güzel Olacaktı”
Derin devletin, ülke yönetimini elinde tutmak için her yola başvurduğunu ifade eden Topçuoğlu; “Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonra ANAP’ın başına kim gelecek? Aday oldu Hasan Celal Güzel ve anında bir operasyon. Bir Hande meselesi çıktı. Hasan Celal Bey’i iyi tanırım, ağabeyimizdir, ailesine bağlıdır, ahlaklı bir insandır. Hasan Bey şaşkın ve o Hande operasyonuyla ANAP’ın genel başkanı olacakken bir anda kendisini partinin dışında buldu. Ve Hande konuşmasın diye bir trafik kazasında çekti gitti. Kim bunlar? Ve ANAP ne hale geldi. Şimdi Başbakan’a diyorlar ki ‘Özal’ın akıbeti gibi olur, Menderes’in akıbeti gibi olur.’”
“Devletçiklerin Egemenliğinin Biteceği Bir Referandum Geldi”
Derin devletin halen sürdüğünü fakat hiç beklenmedik sert bir kayaya çarptıklarını ve kayanın da ilerlemeye devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, Türkiye’de başörtüsü yasağının aslında olmadığını ve başörtüsüne serbestliği getiren yasayı da merhum Turgut Özal’ın çıkarttığını söyledi. Topçuoğlu; “Buna rağmen yasak var, fiili bir yasak. Kapıya polisi dikersin, ‘yasak kardeşim’ dersin. İki parti birleşti mecliste, bir anayasa değişikliği yaptılar, 411 oyla geçti. Yani halk oylamasına da ihtiyaç kalmadan geçti anayasa değişikliği. Anayasa Mahkemesi, ‘ben bunu sadece şekil yönünden değil, içerik yönünden de incelerim ve ben bunu uygun bulmuyorum’ dedi. Sonra anayasa değişikliği yapan o iki partiden büyüğüne böyle bir değişiklik yapmaya tevessül etti diye kapatma davası açıldı. Diğer partinin sözcüsü şöyle dedi ‘biz AK Parti’yi oyuna getirdik.’ Bunu da görüyor millet. Gelinen nokta ne? Bu devletçiklerin, devlet içinde kendisini devletten de üstün gören şahısların zannettikleri devletçiklerin egemenliğinin biteceği bir referandumun önüne geldi şimdi” dedi.
“Türkiye’de Nüshası Dahi Bulunmayan IMF Anlaşması İmzalanırken Neredeydiniz Hayırcı Beyler”
12 Eylül’de halkın oyuna sunulacak olan referandumdaki maddelerine Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olan herkesinde kayıtsız şartsız ‘evet’ diyeceği maddeler olduğunu ifade eden Topçuoğlu, ‘kuşat var, onun için hayır diyoruz’ diyenler olduğunu, aslında referandumla kuşatmanın kalkacağını, HSYK, Yargıtay ve Danıştay’ın birbirlerini seçmesinin değişeceğini bunun da Türkiye’nin önünü açacağını söyledi.
2001 krizinde dışarıdan Kemal Derviş’in getirildiğini söyleyen ve ‘Hazinede para kalmamış. Türkiye IMF’ye gidip yalvardı ‘bana para ver.’ IMF Türkiye’ye para verdi’ diyen Topçuoğlu, o günkü koalisyon hükümetinin üyelerinin tamamının IMF ile imzalanan anlaşmanın altına imza attığını ve anlaşmanın maddelerinin çok ağır olduğunu söyledi.
Türkiye’nin ekonomisinin 2006 yılında düzelmeye başladığını ve IMF’e 10,5 milyar dolar borcun bulunduğunu ifade eden Topçuoğlu; “Ali Babacan Başkanlığı’ndaki heyet IMF’ye gidiyor ve ‘biz borcumuzu ödeyeceğiz’ diyor. IMF ‘siz anlaşmayı biliyor musunuz?’ diyor. Bilmiyorlar. Çünkü anlaşmanın bir nüshası Türkiye’de yok ve anlaşmayı getiriyorlar. Ali Babacan anlaşmayı okurken renkten renge giriyor maddeleri gördükçe. Birinci madde faiz yüzde 5,5. ikinci madde, borç 10 yıla yayılırsa faiz 14,75. Üçüncü madde, 10 yıl boyunca Türkiye IMF ile stand-by yapmaya mecbur, dördüncü madde ise eğer Türkiye borcunu erken öderse hiç ödememiş gibi faizi işlemeye devam eder. Bu anlaşma imzalanırken neredeydiniz hayırcı beyler? Bu nasıl bir anlaşma, nasıl altına imza attınız bunun? Türkiye daha yeni temizliyor. Bu yıl IMF ile karşılıklı anlaşarak bitirildi” dedi.
“12 Eylül’de Perde Aralanacak”
12 Eylül’ün Türkiye için çok enteresan bir tarih olduğunu söyleyen Prof. Dr. Abdullah Topçuoğlu, son olarak; “Türk Milleti çok acılar gördü, çok acılar yaşadı. Bu millet çok acılar çekti 80 darbesinde. Fidan gibi 5 bin genç sağcı-solcu diye birbirini öldürdü. Ve bu acıların sonunda kimse ne oluyorun cevabını veremedi. Siz şimdi biliyor musunuz Abdi İpekçi’yi gerçekten Ağca mı öldürdü? Hablemitoğlu’nu kim öldürdü? Bu kadar faili meçhulü kim yaptı? Hablemitoğlu’nun eşi çıkıp ‘bana ‘konuşma, biz ne diyorsak’ dediler, ben şimdi görüyorum kimin öldürdüğünü’ diyor. Heron görüntüleri hepimizin önüne serildi, bir Allah’ın kulu çıkıp da açıklama yapmıyor ‘gereğini yapıyoruz’ deniliyor. Yahu bu neyin nesidir açıklar mısınız? PKK geliyor oradan operasyon yapıyor, 130 kilo ağırlığındaki silahları getirip kuruyor, bir de üstüne üstlük kamerayla çekip servis ediyor. Kim kiminle beraber, kim kimi yönetiyor? Bir korku imparatorluğundayız şu anda. O yüzden bundan çıkış yoludur 12 Eylül. Perde aralanacak ve arkasındakiler bir bir açığa düşecekler. Olay bu. Artık Türkiye inanıyorum ki sorguluyor, bu sorgulamaların sonucunda perdeyi açacak ve görecek, kral çıplak. Bir güç, iktidarda kalmaya çalışıyor, Türkiye’ye, Türk insanına rağmen” dedi.
AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Belediye Başkanı Avukat Durmuş Küçük, AK Parti Elbistan İlçe Başkanı Bünyamin Kılıç, belde belediye başkanlarının da dinlediği Topçuoğlu, konuşmasının sonunda dinleyiciler tarafından ayakta alkışlandı.