Referandum bitti ama tartışmaları, değerlendirmeleri halen bitmedi. Sosyal Demokrasi Derneği Elbistan Şubesi Başkanı Haluk Gül de yapmış olduğu yazılı açıklama ile referandum sonuçlarını değerlendirdi.
“Sonuca Saygı Duyma, Demokrasiye İnanan Herkesin Boynunun Borcudur”
Gül, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “12 Eylül halk oylaması geride kaldı. Kutuplaşma siyaseti izleyenlere rağmen, bu süreci önemli bir olumsuzlukla karşı karşıya kalmadan tamamlamış olmamız halkımızın bütün zorlamalara rağmen sağduyulu davranmayı elden bırakmamasının eseridir.
Halk oylamasından çıkan sonuca saygılı olmak demokrasiye inanan herkesin boynunun borcudur. Verilen karara saygı duymamız, halk oylaması ruhuna aykırı bir halk oylaması yapıldığı, anayasa değişikliklerinin geniş bir uzlaşı ile yapılması gerektiği, birbirinden bağımsız 26 soruya tek yanıt istenemeyeceği ve değişikliklerin içeriklerine ilişkin tespitlerden vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Kısacası halkımızın yüzde 58’i ‘evet’ diyerek yanlışa destek vermiştir. İnsanlık tarihi çoğunluğun yaptığı yanlışlarla doludur.
“Anayasa Değişikliği, İktidar İçin Can Kurtarandı”
Kazanma veya kaybetmenin tek göstergesi rakamlar değildir. Yüzde 42’nin onaylamadığı değişikliklerin toplumsal uzlaşma metni olarak tanımlanan anayasaya girmesinin bilimsel izahı yapılamadığına göre rakamlar kaybetme veya kazanma ölçüsü olamaz.
Aslında bu oylamanın kaybedenleri ve kazananları 12 Eylül öncesinde belli oldu. Biçim, içerik ve süreç doğru analiz edilirse rakamların kazanmış gösterdiklerinin aslında kaybedenler oldukları ortaya çıkar. İktidarı kaybetme konusu kafasında bir kabusa dönüşmüş olan bir iktidarın, iktidarını sürdürebilmek ve elbette hesap vermekten kurtulabilmek amacıyla sarıldığı bir can kurtarandı bu anayasa değişiklikleri. Bugüne kadar gerçek yüzünü saklayabilmiş, sürekli takiyyelerle ilerlemeye çalışan bir iktidarın taze kan elde etme ve kutuplaşmayı derinleştirmek yoluyla ömrünü uzatma projesi olarak ortaya çıkmıştır halk oylaması.
Halk oylamasının kendisi için bir cankurtaran olabilmesi için oylamadan ‘evet’ çıkması gerektiği ön kabulünde bulunan iktidar, bunun için de her yolun denenmesi gerektiği konusunda da kararlı davranmıştır. Bu doğrultuda hem baskı ve tehdit, hem şantaj, hem maddi olanaklarla oy kazanma yollarının hepsini deneyen iktidar, büyük ve yaygın bir kampanya yürütmüştür.
“TRT, Bütün Olanaklarıyla İktidara Destek Olmak İçin Elinden Geleni Yaptı”
Baskı ve tehdit yoluyla ve belki de verdiği büyük ilanlarla sağladığı menfaatle, yazılı ve görsel medyanın neredeyse tamamını kontrol altına alan iktidar, hem kendisi için olumsuz haber ve yazıları engelleyebilmiş, hem de gündemin sık sık kendi istediği yönde değiştirilmesini sağlamıştır. Özerk ve tarafsız olması gereken TRT ise, bütün olanakları ile, yasaları da çiğneyerek, iktidara destek olmak için elinden gelen azami katkıyı vermiştir. Ülkenin her yeri, duvarlar, yollar, köprüler, direkler, ağaçlar, ilan tahtaları, binalar, balonlarla gökyüzü, hepsi, hepsi ‘evet’ içeren afişlerle donatılmıştır. Yine çok yaygın şekilde, büyük ekran görüntü cihazlarıyla donatılmış araçlar kullanılmıştır. Elbette ki bol miktarda, broşür, el ilanı, evet şapkaları ve çeşitli hediyeler içeren torbalar. Ve yine elbette, devlet olanaklarının da fütursuzca ve alabildiğine kullanılması.
“Tayyip Erdoğan Kaybetmiştir”
Mevcut iktidara alternatif olabilecek hiçbir siyasi parti ve hareketin iktidarın sahip olduğu bu olanaklara sahip olması ve eşit şartlarda iktidarla yarışması mümkün değildi. Koşulları ve ortamı göz ardı ederek halk oylamasında Kimin kaybedip,kimin kazandığını tesbite çalışmak doğru sonuçlar vermez.
O halde yüzde 58’inde değiştiremediği ilk gerçek şudur: Tayyip Erdoğan kaybetmiştir. Bir Başbakan toplumu kutuplaştırmanın mimarı olarak itham ediliyorsa, birçok kişi onu Hitler’e benzeştiriyorsa, o da bütün gücü ile kendini kurtarmaya çabalıyorsa bu sürecin kaybedenlerindendir. kimyası bozulmuştur, hem fizyolojik hem de psikolojik olarak etkilendiği gözlemlenmekte, kendisi de bundan sonra işinin zor olduğunu bilmektedir.
AKP de kaybetmiştir. Çünkü çokça yolsuzluklarla, zenginleşen yakın çevre ile, baskı ve zulümle, antidemokratik uygulamalarla tartışılır bir parti halini almıştır. Özellikle Alevilerle ilgili politikalarıyla ayrımcı bir parti görünümü vermektedir. Ekonomi politikaları ise, zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaya yaradığından, ekonomide başarılı olduğu konusundaki yakıştırmalar da iflas etmiş bulunmaktadır Yaptığı abartılı kampanyaya ayrılan parasal kaynaklar da halkın gözünü ve gönlünü rahatsız edecek boyutlara ulaşmıştır.
“CHP Kazanmıştır”
İkballerini AKP’nin peşine takılmakta gören eski solcu yeni liberaller kaybetmiştir. Bunlar, her AKP eleştirisini göğüslemek gibi bir misyon üstlendiğinden, AKP’ye toz kondurmak istemediklerinden, özellikle eski geldikleri yer olan sol toplumsal doku ile tüm ilişkileri kopmuştur.
‘Hayır’ oyunun yüzde 42’de kalmasına rağmen CHP kazanmıştır. Atalet içindeki, büyük kısmı tembel ve hantal bir örgüt yavaş yavaş hareketlenmeye, coşkulu, sol ve sokağa çıkan bir gençlik örgütü oluşmaya başlamıştır. Çalışkan, sevilen, dürüst, samimi, sözünün arkasında duran, bilgi birikimi zengin, sakin, güvenilir ve halk oylamasında sahada da başarılı olduğunu kanıtlamış bir lidere sahiptir. CHP sosyal demokrat kimliğini daha da öne çıkarıp, halkın çeşitli sorunlarına alternatifler üreterek, iktidara yürüyüşünü hızlandırmalıdır. CHP, önümüzdeki süreçte AKP iktidarının sürekli ensesinde olarak, onu savunmada tutup yanlışlarının, halk düşmanı politikalarının daha belirgin şekilde görülebilmesini sağlamalıdır.
Halk oylamasına güç birliği halinde katılan sosyalist partiler de kazanmıştır. Önümüzdeki süreçte, eğer bu güç birliğini sürdürebilirlerse, Ülkemizde bir dönem moda haline getirilen ve solda erozyon yaratan liberalizm dalgası, gerçek yüzü açığa çıkarılarak geriletilmiş ve solun bu hastalıktan arınması sağlanmış olacaktır.
“12 Eylül, AKP’nin Hızla Düşüşünün Tarihi Olacak”
Türkiye seçim ortamına girmiştir. AKP bu koşullarda yönetme zaafı gösterecektir. Özellikle CHP, en kısa zamanda yeni dönem hazırlıklarını tamamlamalı, eksikliklerini gidermeli ve AKP’ne karşı halk muhalefetinin önderliğini yapmalı, AKP’nin rahatlamasına fırsat verilmeden, tüm gücü ile seçim çalışmalarına yoğunlaşmalıdır. Halk oylamasının sonucu kimseyi ümitsizliğe sevk etmemelidir.12 Eylül tarihi, AKP iktidarının hızla düşüşe geçişinin başlangıcı olacaktır. Bu noktada esas olan CHP’nin iktidar yürüyüşüne kesintisiz devam ettiğini yoğunlaştırılacak eylemliliklerle ortaya koyması, halka moral vermesidir.”