SDD Elbistan Şubesi Başkanı Haluk Gül, açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Hiç şüphesiz ki; Eylül ayının da, son yıllarında en önemli olayı 12 Eylül de yapılan halk oylaması idi. Halk oylamasından çıkan %58’inde,%42’ninde nasıl okunması gerektiğine dair görüşlerimizi daha önce kamuoyu ile paylaşmış olduğumuzdan sonucu saygı ile karşıladığımızı belirtmekle yetineceğiz.
Bu tür konuların halk oylamasına sunulmasının çeşitli olumsuzluklara neden olduğu süreçte görülmüştür. Dileğimiz; Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni çağdaş ve demokratik anayasaya ülkemizin bir an önce kavuşmasıdır. Miting alanlarında, 13 Eylülde gündemin yeni Anayasa hazırlığı olacağını söyleyen iktidarın, Ana Muhalefetin hemen demesine rağmen konuyu genel seçim sonrasına havale etmesi, üzücü ve düşündürücüdür. Halk oylaması çağdaş demokrasilerde sık kullanılan bir yöntem değildir. Genellikle demokrasiyi araç olarak gören iktidarlar, toplumu kutuplaştırmak pahasına da olsa, kitle desteklerine dayanarak amaçlarına ulaşabilmek için bu yola başvururlar. O halde, halk oylamasının kurallarını belirleyen yasa siyasiler tarafından ele alınıp demokratikleştirilmelidir. Bir hükümetin düşürülmesi Milletvekili tam sayısının yarısından bir fazlasına bağlanmışken, Anayasa değişikliğinde seçmen tam sayısının değil de, seçime katılan seçmen sayısının yarısından bir fazlasının oyunun yeterli sayılması sorgulanmalı tartışılmalıdır.
Eylül ayı, Türkiye’ de sınav sisteminin iflas ettiğini belgeleyen ay olmuştur. Kamu Personeli Seçme Sınavları (KPSS) iptal edilmek zorunda kalınmıştır. Bu çok önemli yönetim zaafı bir basit hırsızlık olayına bağlanarak savuşturulmak istenmektedir. Ne yazık ki medyamız gıkını bile çıkartamaz, olayın üzerine gidemez haldedir. Peki, KPSS sınavında bilgisi ile alın teri ile başarılı olanların hakları ne olacaktır? Her sınavın ayrı bir konsantrasyonu ayrı bir hazırlanma süreci olduğu gibi,insanın her gününün de aynı verimlilikte olmayacağına göre: ‘Başarılı olan yine başarır’ da denemez. O halde bu konuda bir formül geliştirmek ve gençlerin haklarının gasp edilmesinin önüne geçmek zorunludur.
Eylül ayının bir diğer dikkat çeken olgusu ise; Türkiye’nin her köşesinde yaşanan cevre katliamıdır. Karadeniz halkı topyekûn ayağa kalkmış olmasına rağmen, çevreyi yaşanamaz hale getirecek projelerden geri adım atılmamaktadır. İktidar ve AKP Belediyeleri tüm il, ilçe ve beldelerde çevre katliamına hız verirken çevrecilerin çığlıklarını yansıtacak medya vurdumduymazlık içerisindedir. Eylül ayında Birleşmiş Milletler İnsan Haklar Konseyi, İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıya ilişkin incelemesini tamamlamış ve insanlık suçu işlendiğine karar vermiştir. Bu karara ‘hayır’ oyu veren tek ülke Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. ABD’nin bu tavrı, İsrail’i Amerika’ya şikayet edenlerin kulaklarına küpe olacak bir tavırdır. Dileriz ABD-İsrail ilişkisinin ne olduğunu bundan sonra kavramalarına yardımcı olur”