Gül, değerlendirmede şu ifadelere yer verdi; “Kasım ayının basın bildirisine, 27 kasımda yaptığımız panele gösterdiğiniz yoğun ilgi, panelistlere gösterdiğiniz Elbistan’a yakışır konukseverlik nedeni ile sizlere teşekkür ederek başlıyoruz. Kasım ayı da siyaseten hareketli geçen bir ay olarak tarihteki yerini aldı. Ülkenin temel sorunlarının çözümüne ilişkin elle tutulur, gözle görülür bir gelişmenin yaşanmadığı bu ayda bazı sorunların daha da karmaşık bir hal alması Kasım ayına damgasını vururken, özellikle CHP’de yaşanan bazı gelişmeler geleceğe ilişkin umutlarımızın artmasını sağladı. Bu konuya ilişkin daha önce bildiri yayınlamış olduğumuz için Kasım da yaşananların 23 Mayıs ta başlayan değişim gerçekliğinin doğal bir evresi, yaşanılması gereken doğal bir aşaması olarak gördüğümüzü belirtmekle yetinelim. Elbette değişim sancılı ve zor bir mücadele sürecinin eseri olacaktır. Doğaldır ki; değişim karşıtları yoğun bir çabayla direnecektir. Genel Başkanlığı boyunca istisnalar dışında her akşamı evinde geçiren Sayın Baykal’ın Karadeniz bölgesinde 3 gün kalmasını bu gerçekliğin doğallığında görmek ve anlamak gerekir.
NATO’nun Lizbon zirvesinde Amerika projesi olan ‘füze kalkanı projesinin’, NATO Projesi olarak alkışlarla kabulü ve iktidar sözcülerinin ‘Türkiye’nin görüşleri yerine getirilmiştir’ söylemi halkımızın büyük çoğunluğu tarafından kabul görmemektedir.
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Fransa’da Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney’in mezarlarını ziyaret etmesi, kendisini siyasi yelpazenin solunda tanımlayan, gören herkesi mutlu etmelidir. Bazı CHP Milletvekillerinin bu ziyarete tepki göstermesi; partiyi tabanından koparanlarla yenilenmeciler arasındaki anlayış farkını göstermektedir. Eğitim Şurasının bir Otelde toplanmış olması kadar, zorunlu eğitimin süresini uzatmak adına eğitimi daha da karmaşık hale getirecek olan 1+4+4+4 formülü önerisi esef vericidir, manidardır. Kapatılan bazı Ortaokul bölümlerini yeniden açabilmek için eğitim sistemini daha karmaşık hale getirmenin makul izahı yoktur. Referandum sonrasında Kenan Evren hakkında açılan davadan görevsizlik kararı çıkması bizleri hiç şaşırtmamıştır; ama Bakan’ın muhalefet sözcüsü gibi ‘yargı yavaş işliyor’ demesi bizleri şaşırtmıştır. Çünkü, yargıyı hızlandırmakta iktidarın görevlerindendir. 12 Eylül suçlularının yüce divanda yargılanması önerisine, iktidar sözcülerinin ‘Memlekette mahkememi bitti’ demelerine de şaşırmadık. Çünkü biz dünde bugün de biliyoruz ki, AKP İktidarının 12 paşaları ile bir alıp veremediği yoktur.
‘Diyanet siparişle görüş açıklamaz’ diyen Diyanet işleri başkanının ‘Dindarlığımız ahlakla olgunlaşır’ diyerek, adeta ders vererek görevi bırakma kararı alması hepimizi derin düşünmeye davet gibidir. Kasım ayında öğrendik ki; bizim demokrasimizde protesto da yasak olmuştur. Başbakanı protesto eden öğrencilerin 15’er ay ceza almaları demokrasimizin standardını göstermiştir.
Her 10 Kasım’da olduğu gibi 2010 yılı 10 Kasımında da Türkiye halkı Mustafa Kemal Atatürk’e sevgini ve bağlılığını en çarpıcı şekilde göstermiştir. Tüm karartmalara ve kampanyalara rağmen yapılan bir ankette; ‘Atatürk deyince aklınıza ne geliyor’ sorusuna %70’in ‘bağımsızlık’ yanıtını vermesi karalama kampanyası yürütenlerin suratına indirilmiş bir tokattır. Kasım ayının son günü gündeme düşen WikiLeaks belgeleri Aralık ayının gündeminde ağırlık konusu olmaya adaydır. Açıklama yapması gerekenlerin saldırganca zeytinyağı gibi üste çıkma çabasına girmemeleri ve makul açıklamalar yaparak toplumu tatmin edici açıklamalarda bulunmaları bizim temennimizdir”
Tavsiye Et
| 
Yorum Yaz
Yorum Sayısı
Tarih
