HABER ARA

-- Tüm Kategoriler --İhale İlanlarıVideo HaberGazetemiz Gelişmiş Arama

Takvim

Sayaç

1992 yılında eğitim için gittiği İsviçre'de siyasete atılan ve 2 dönemdir de İsviçre Basel Kanton Parlamenteri olan Elbistanlı hemşerimiz Mustafa Atıcı, İsviçre'deki gurbetçilerin sorunlarının çözümü için çaba harcıyor. Gazetemizi ziyaret eden Atıcı, gurbetçilerin özellikle dil sorunu nedeniyle eğitimde hak ettikleri başarıyı yakalayamadıklarını belirterek bu sorunun çözümü için çalışmalar yaptığını söyledi.

Yorum Sayısı

: 0

Tarih

: 17 Mart 2011 11:10

1991 yılında Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra ekonomi okumak için 1992 yılında İsviçre’nin Basel şehrine giden ve eğitimini tamamladıktan sonra Avrupa Birliği üzerinde mastır yapan 47 yaşındaki hemşerimiz Mustafa Atıcı, daha sonra siyasete atıldı.

Ulusal Parlamentoya Aday

2004 yılında yapılan seçimlerde Sosyal Demokrat Parti’den Basel Kanton Parlamenteri seçilen Atıcı, 2008 seçimlerinde de yine aynı partiden Kanton Parlamenteri seçildi. Başta Elbistanlılar olmak üzere İsviçre’de yaşayan Türklerin gururu olan Atıcı, şimdi gözünü Ulusal Parlamento’ya dikti ve Sosyal Demokrat Parti’den Ekim Ayı’nda yapılacak seçimlerde aday oldu.

Gittiği Günden Buyana Gurbetçilerin Sorunlarını Çözümü İçin çalışıyor.

Evli ve 2 çocuk babası olan, eğitim için gittiği İsviçre’nin Basel Şehri’nde kalıcı olan ve gurbetçilerin başta dil olmak üzere birçok sorunla karşılaştığını görmesi üzerine kendisini gurbetçilerin sorunlarını çözmeye adayan Mustafa Atıcı, memleketinden de hiç kopmadı.

Anne-babası başta olmak üzere akrabaları, dostları ve arkadaşlarıyla hasret gidermek için Elbistan’a gelen Mustafa Atıcı, Elbistan’dan ayrılmadan önce Bizim Elbistan Gazetesi’ni ziyaret etti.

Ziyarette Gazetemizin Kurucusu ve Sahibi hasan Göçer ile bir süre sohbet eden Atıcı, İsviçre’de yaptığı çalışmalar hakkında da bilgiler verdi.

“İlkokulu Bitiren Göçmen çocukların Yüzde 7’si liseye Gidebiliyor”

Göçmen kökenli bir politikacı olmasından dolayı İsviçre’de ilgilendiği ana konunun göçmenlerin sorunları olduğunu belirten Atıcı; “Bunlardan da özellikle eğitimle olan sorunlarıyla ilgileniyorum. Benim kaldığım İsviçre’de göç eden Türklerin göç hikâyesi şöyle. 1970’li yılların başında herhangi bir mesleği olmayan, vücut olarak güçlü, iri, yiğit olan insanlar gitmiş oralara, çiftliklerde, fabrikalarda hiç dili meslek bilmeden işlere girmişler. O insanlar 10-15 sene sonra ailesini de yanına salmışlar ama ‘ne de olsa ülkeme geri döneceğim’ diye dil öğrenememiş birinci nesil. Çok fazla uyumlu olamamışlar, orada sürekli bir yabancı olarak hem kendileri kendilerini yabancı olarak tutmuş, hem de oradaki insanlar bunlara sürekli bir yabancı muamelesi yapmış. Fakat ikinci nesil okula giderken, bu yabancılık rolünü oynayan anne-babalar çocuklarına yardımcı olamamışlar. İkinci nesil Almancayı biraz iyi bildiği için sanmışlar ki nasıl olsa çocuklarımızın Almancası iyi, dolayısıyla okul sorunları da yok. Birden karşımıza ikinci bir nesil çıktı, şu anda yaşadığımız durum. Birinci nesil iyi ya da kötü bir fabrikada çalıştı, yaşı şu an 50-60, emekli oldu. Fakat ikinci neslin yüzde 70’inin meslekleri bulunmuyor. Meslekleri bulunmayınca da en zor mesleklerde veya işlerde çalışıyorlar. Dolayısıyla da ikinci nesil olarak da o ülkenin en kötü işlerinde çalıştıkları için alt tabakasını oluşturuyorlar. Peki göçmen çocukları neden başarısız? Birinci neden anne-babaları yardımcı olmuyor, ikinci nedeni de Avrupa’nın birçok ülkesindeki eğitim sistemi çok erken ön elemeye dayanıyor. Dolayısıyla bir çocuğun 12 yaşındayken liseye gidip-gitmeyeceğine karar veriliyor. Artık 12 yaşından sonra çocuklar meslek yapacak kısımlara ayrılıyor ve o meslekle grupları da ayrılıyor elektrikçi, boyacı, tamirci gibi. İsviçre’de İsviçrelilerin kendileri de yaklaşık yüzde 76’sı meslek yapar ve ancak yüzde 24’ü üniversiteye veya liseye gidebilir. Göçmen çocukların İsviçre nüfusu içindeki oranı yani okullara giden gençlerle karşılaştırdığımızda hemen hemen yüzde 50. Fakat göçmen çocukların liseye gitme oranı yüzde 6-7. Çünkü orada liseye giden her genç üniversiteye gidebiliyor ve üniversiteyi kendisi seçebiliyor. Çünkü lise öncesinde çok ciddi bir ön eleme oluyor. O zaman bu çocuklara lise öncesinden çok güçlü hale getirmek lazım” dedi.

“Göçmenlerin Sorunlarının Çözümü İçin Önerge Verdim”

Göçmenlerin sorunlarını çok iyi bildiğini belirten Mustafa Atıcı, sorunlaın çözümü noktasında da çalışmalar yürttüğünü, zaman zaman da bu sorunları parlamentoya taşıdığını söyledi. Atıcı; “Benim bulunduğum Basel Kantonu’nda bütün çocuklar 5 ve 6 yaşındayken anaokuluna giderler. Ben parlamentoya ilk seçildiğimde şöyle bir önerge verdim. Dedim ki, 3’ü bitiren her çocuk 4 yaşından itibaren anaokuluna gitsin. Özellikle göçmen çocukları ne kadar erken yaşlarda anaokuluna giderlerlse, bulundukları ülkenin anadilini o kadar iyi öğreniyorlar. Dolayısıyla ilkokulda başarılı olabiliyor ve ilkokul 5’teki elemelerde de az eleniyorlar. Aynı önergelerimi aileler için de verdim okullar ailelerle bağlayıcı anlaşmalar, sözleşmeler yapsınlar diye, özellikle de göçmen ailelerle. Sözleşmede aile şunları diyecek, ‘çocuğumun yeterince uyku ortamını hazırlayacağım, ders öğrenme ortamını hazırlayacağım, az televizyon izlemesini sağlayacağım.’ Bunlar bizim ülke için çok komik ve lüks kaçabilir ama bir çocuğun başarısı için çok önemli. Bu ve benzeri şartları aileler yerine getirecek, okullarda özellikle gözmen ailelere tercüman veya dil imkanı sunarak anne-babaların okula gitmesini sağlayacak. Yani özellikle yurt dışındaki Türklerden bahsederken en büyük sorun Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan birinci nesil aileler. Orada okumadıkları için, eğitim sistemini tanımadıkları için çocuklarına erken yaşta yardım etmiyorlar, ‘daha çocuktur, 13-14 yaşında’ diye. Sorun çıktığı zaman zaten çocuk ergenlik çağında oluyor ve fark ettiklerinde ise yardımcı olamıyorlar çünkü ok yaydan çıkmış oluyor. O zaman en iyi özel okula da gönderseler zaten gemi kaçmış. Ben oraya da duyarlılık çağırıyorum” dedi.

“Yurtdışına Gelin ve Damatlar Gittikleri Yerde Dil Kursuna Gitmeli”

Göçlerin artık iltica yerine evliliklerle yapıldığını bunun da beraberinde sorunlar getirdiğini söyleyen Mustafa Atıcı; “İkinci bir problem alanı, evlilikle insanlar gidiyor. Burada ister damatlar ister gelinler olsun oraya gittiklerinde zaten ilk 2-3 sene farklı bir kültür, farklı bir ortam nedeniyle bir uyum problemi yaşıyorlar. Genellikle dar gelirli ailelerin eşleri oldukları için bir dil kursuna gitme imkânları olmuyor. Ama yarın bir gün o anneler, oraya giden gelinler çocukları onlar büyütecek ve o zaman 40 senelik göçte tekrar sıfırdan başlama oluyor. Yani her yeni anne-baba çocuğuna yardımcı olmadığı için sıfırdan başlıyor. Özellikle buralardan evlilikle İsviçre’ye geleceklere benim tavsiyem, burada yazın güzel kızlar, oğlanlar geldiklerinde, beğendiklerinde onlara desinler ki ‘Bakın ben sizinle geliyorum ama beni dil kursuna gönderecek misiniz, yani ben 1-2 sene dil kursuna gidecek miyim?’ Çünkü hayatı boyunca dil öğrenmediği için hem o acısını çekecek en kötü işlerde çalışacak, hem de yetiştirdiği çocuklar başarılı olamayacak. Dolayısıyla ikinci nesilde de büyük fireler veriyoruz. Avrupa artık şöyle bir döneme geldi, İsviçre’de aynı şekilde, üçüncü nesil ortaya çıkıyor. Üçüncü nesilde oradaki toplumun her kademesinde; kültürde, sanatta, sporda, siyasette gençler çıkıyor, bu da bizi çok memnun ediyor. Bunun şöyle de bir yönü var. Bu yetişen gençler, çok enteresan ülkelerini de çok seviyorlar, Türkiye’yi de çok seviyorlar. Diyelim çok ağır siyasi şartlardan anneleri-babaları kaçmışlar buraya gelmişler ama yine de Türkiye’den bahsedildiği zaman gözlerinin içi gülüyor. Bu da Türkiye için bir şans. Buradaki insanlarımızın da o yurt dışından gelenlere uzun vadede Türkiye’nin Avrupa’daki yapılaşmasında korkunç, ciddi bir şans. Hani derler ya Allah şansızlık yanın da şans verirmiş. Türkiye’nin ben böyle bir şansını görüyorum” dedi.

“Turistlere Nasıl Saygı Gösteriliyorsa Gurbetçilere de Aynı Saygı Gösterilmeli”

Bütün dünyada korkunç bir insan gücünün yetiştiğini söyleyen Atıcı; “Ve o insanlarda ülkesini seven insanlar. Dolayısıyla her yerde kapısını açacaklar. O insanlara da artık buralara gelince öyle dövizci gözüyle bakmak, özellikle onlarında burada bir belediye, kaymakamlığa, herhangi bir kuruma işi düştüğünde böyle dövizci gözüyle bakmak yerine saygı göstermek gerekiyor. Bir turiste nasıl saygı gösteriliyorsa onlara da kucak açmak, saygı göstermek lazım. Onlar hem dövizlerini bırakıyorlar hem de bir nesil yetiştiriyorlar ki batıdan daha iyi bir görüntü sağlamasını temenni etmiş oluyorlar” dedi.

“Önümüzdeki 20-30 Sene İçinde Yabancı Gelin ve Damatlarımız Olacak”

19 yıldır gurbette olması nedeniyle toplumlar arasındaki etkileşimi ve birbirlerine olan yaklaşımlarını yakından takip eden Atıcı; “Birinci nesil insanları yaşlarının ilerlemesinden dolayı artık iş bulmakta zorlanıyorlar ve bulundukları ülkede de mutsuzlar. Onların çoğu da tabi yüzünü Türkiye’ye çeviriyor ama Türkiye’de de ekonomik şartlar zorlaştı. İsviçre’deki Türkiyelilerin durumu bu ve benzeri durumlardan oluşuyor. ‘Geleceğini nasıl görüyorsunuz?’ derseniz, iyi görüyorum. Gö.ün tarihine baktığımız zaman insanlar çok farklı nedenlerle göç ettiler ve hep göçler devam etti. Şu anda ben büyük göçlerin olacağını ben artık düşünmüyorum. İsviçre’den Türkiye’ye her gün 3 tane uçak kalkıyor ve biletler de ucuzladığı için telokominikasyon, internet gibi benzeri varyantlarla insanlar memleketleriyle daha fazla alışverişe girecekler, çok kültürlülük daha fazla yaygınlaşacak. Önümüzdeki 20-30 sene içerisinde bizim İsviçreli, Alman, İtalyan, Sri Lankalı, Bulgar, Hırvat gelinlerimiz, damatlarımız olacak. Toplum da böyle çok çeşitli bir toplum haline gelecek bizim oradaki toplumumuz. İnsanların ‘Türkçeyi unutuyorlar, geleneklerini unutuyorlar’ gibi kaygılar var. Ondan hiç kaygılanmasınlar, çünkü teknolojinin, transport kaynaklarının yarattığı imkanlar insanlığı birbirine daha da yaklaştırdı ve daha da fazla kaynaşmalar olacak” dedi.

“Temennim, Türkiye’deki Seçim barajının Düşürülmesi”

Bu açıklamaların ardından sorularımızı da yanıtlayan Mustafa Atıcı, ‘Türkiye bir seçim sürecine girdi. Siz Türkiye’deki bu süreci nasıl görüyorsunuz?’ sorumuza şöyle cevap verdi; “Türkiye’deki siyasete karışmak istemem ama adayların kesinlikle delegeler tarafından seçilmesinin hayırlı olacağını düşünüyorum. İsterim ki Türkiye yüzde 10 olan seçim barajını yüzde 5’e düşürsün ve artık gelecek olan partilerin de Türkiye’nin birikmiş olan sorunlarını sürekli işlemek, bunları sağa-sola kaydırmak değil bunları çözmeleri yani gerçek anlamda demokrasinin işlemesi ve sağlık, eğitim, yol, su, elektrik gibi sosyal ekonomik şartların en ucuzunu yerine getirebileceği sosyal adaletçi bir hükümetin gelmesini isterim.”

“AKP’nin Yurt Dışındaki Notu İyi”

Mustafa Atıcı son olarak İsviçre Hükümeti’nin Türkiye’deki seçimlere nasıl baktığının sorulması üzerine şunları söyledi; “Şu anda Türkiye’deki seçimleri çok sıcak bir şekilde izleme yok ama İsviçre’de de genel kanaat Türkiye’deki iktidar partisinin seçimleri alacağı yönünde. Türkiye ile ilgili bazı sıkıntılar var ama AKP’nin yurt dışındaki resminin, notunun iyi olduğunu söyleyebilirim.”

Gazetemiz Sahibi Hasan Göçer ise Mustafa Atıcı’ya nazik ziyaretinden dolayı teşekkür ederek Atıcı’ya başarılar diledi.

KATEGORİLER

• Anasayfa
• İhale İlanları
• Video Haber
• Gazetemiz

Ziyaretçi Defteri

OKU

YAZ

Elbistan'da Hava