Her ay yaptığı açıklamalarla gerek bölge gerekse de Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan SDD Elbistan Şubesi Başkanı Haluk Gül’ün Mart Ayı Değerlendirmesi’nde Libya olayları, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün yetkililerin alınması, Çöllolar Kömür Sahası’nda meydana gelen göçük ile Ergenekon operasyonlarına yer verdi.
Açıklamalarına ‘Mart Ayı’nda bin nasihatten evla musibetler yaşadık’ sözleriyle başlayan Haluk Gül, Mart Ayı’nda ülkemizde ve bölgemizde yaşanan son gelişmeleri şu ifadelerle değerlendirdi; “Seçim arifesinde ibret alınacak ve seçimde oy kullanırken beynimize vicdanlarımızın hükmetmesini zorunlu kılan olaylara kısa bir göz atarsak, Torba davaya dönüştürülen ve adına Ergenekon davası denilen davaya bu 2 operasyon ile yeni sanıklar eklendi. Bu büyük dosyada gerçek anlam da suça karışmış olan sanıkları da masum göstermek için bir strateji izleniyor kanaati her gün biraz daha yaygınlaşıyor kamuoyunda.”Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışında olan gazetecileri dayanışmaya zorlayan, sokağa çıkartan medya operasyonu görmeyen çok sayıda göze görme yetisi kazandırdı. İktidarın “ileri demokrasi”sinin sadece kendileri için özgürlükle sınırlı olduğu, basılmamış kitaba imha kararıyla net şekilde gün yüzüne çıktı. Son İlahiyatçı operasyonu ise her alanda tek tipleştirme arzusunun bir göstergesi niteliğinde. İlahiyatçı akademisyen operasyonunun yapıldığı gün HSYK başta Zekeriya Öz olmak üzere Özel yetkili savcıların birkaçını terfi ettirerek özel yetkilerine son verdi. Çünkü inandırıcılığını yitiren operasyonlar artık çok geniş ölçüde kamuoyunda infial yaratmış durumda. İktidar bu infialin seçim sandığına yansımasından tedirgin oldu. “Biz yargının işine karışmayız” demeci ise HSYK Başkanının Adalet Bakanı, onu o makama atayanında Başbakan olduğunu bilen herkesi acı acı tebessüm ettirdi. Böyle gerçeğe aykırı beyanlara şaşırmamak mümkün değil ama demokrasinin D’ sini dahi bilenleri asıl hayrete düşüren Başbakanın “yargıda bizim işimize karışmasın” demesi oldu. Demokrasilerde yargı herkesin kanunsuz eylemine karışır oysa. Demek ki ileri demokrasilerde bilinen demokrasi normları geçersiz.
Dünya Japonya’daki Deprem ve Tusunami ile sarsıldı. Bu acı yaşanırken Nükleer sızıntı haberiyle irkildik. Dünyanın Nükleer santralleri sorgulamasının yoğunlaştığı günlerde ülkemizi yönetenler Rusya ile ülkemiz topraklarında Nükleer santral yapımı anlaşması imzalama yolunu seçtiler. Hem de Nükleer kazaları, araba kazasına, tüp gaz kazasına benzetecek kadar küçümseyerek, ”Bilgisayarda, TV’de radyasyon yayıyor kullanmayalım mı” diye alay ederek.
Elbistan-Afşin Kömür havzası B Santralinda yaşanan vahşeti bir defa olsun 40 dakika göstermeyen Büyük Medya kuruluşları bir hafta boyunca ve her gün saatlerce İbrahim Tatlıses’ e yapılan saldırıyı, şiddete karşı olan herkesin kınadığı ve lanetlediği haber yaptı. Toprak altında kalan 9 insanı, 9 hayatı konu eden, çalışmaların takipçisi olan tek bir Medya kuruluşu yok. Ülkemizde haberde reyting için yapılır oldu.
AKP Milletvekili Bekir Bozdağ, ”Cumhuriyet Halk Partisi adını değiştirip Cumhuriyet Halt Partisi olsun” diyerek CHP’ye gönül veren, umut bağlayan, oy veren milyonlara hakaret etme hakkını kendinde görebildi.
Kaddafi’nin Libya’sında demokrasinin kırıntısının dahi olmadığını düne kadar görmemezlikten gelen Batılılar örgütledikleri aşiretleri silahlandırarak Libya’nın zenginliklerine el koyma seferini başlattılar. Demokrasiyi ithal domates getirmek gibi meta gibi getirilebilir gösteren, halkların demokrasi bilinçli cahilliğini kendi hedefleri için sermaye kabul eden emperyalistler Kaddafi zaliminin zulmü altında inleyen Libya halkına “bu zulüm yetmez” dercesine kendi zulümlerini dayattılar. Emperyalist güçlerin uçakları 19 Mart’tan bu yana Libya’ya bomba yağdırıyor. NATO’nun savunma paktı olmadığını halklar yaşayarak öğreniyor.”NATO’nun Libya da ne işi var” diyen Başbakanımızı alkışlarken bizimle birlikte alkış tutanların, Başbakan “Kumandayı NATO almalı” dediğinde de alkışlamaları ülkemizde siyasetin ne kadar yozlaştığını ve ilkesizleştiğini ortaya seriyor.
Seçime 2 ay gibi kısa bir süre kalmışken İktidarın TBMM’ den kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi istemesinin makul bir izahını akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse bulamıyor. Bu sadece olağanüstü durumlar için geçerli bir yöntem. Olağan üstü bir dönemdeyiz de halktan gizleniyor mu yoksa?
Bütün bunlar yaşanırken Türkiye seçime doğru hızla yol alıyor. Yeni bir seçim yeni bir umut anlamına geliyor. Karamsarlığı ve umutsuzluğu kapısına koymayan bizler; karanlıktan aydınlığa çıkışın tek yolunun sosyal demokrat iktidar olduğuna inanıyoruz. Umudun ve değişimin en kitlesel partisi olan CHP’nin seçim arifesinde olduğumuz bu günlerde bir an önce kısır ve kişisel çıkar odaklı iç çatışmalardan, görevden alma, göreve atama gibi parti tabanında kırgınlık ve küskünlük yaratacak, onur zedeleyecek, şevk kıracak anlamsızlıklar girdabından çıkarak, halkın sevgisini kazanmış adaylardan oluşan listelerle seçime, yani umuda odaklanmasını bekliyoruz” dedi.