Kaset skandalı gibi özel hayatı deşifre eden davranışlardan insanların nefret eder hale geldiğini ifade eden Başkan Gül, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “İlkeli, düzeyli ve temiz siyaset yapma tarzının ülkemizde hakim siyaset yapma tarzı olması için mücadele veren bizler, siyasetteki kirlenmenin, son 1 yıldır özel hayatı deşifre eden kasetler marifeti ile, katmerlenmesi ve insanları siyasetten nefret eder hale getirmesi karşısında tarif edilemez ölçüde rahatsızlık duymaktayız.
2010 Mayıs’ında siyasi mücadeleye kaset müdahalesi yapıldığında duruşumuzla,2011 Mayıs’ında sergilenen kaset çirkinliğine karşı duruşumuz aynıdır. Kim tarafından, kime karşı yapılırsa yapılsın, insanların özel hayatlarını alenileştirmenin, teşhir etmenin insan hakları ihlali olduğuna, bu şekilde siyasi çıkar hesabında olmanın, yani kişisel yaşam zaaflarından hareketle bir siyasi parti veya hareketi mahkûm etme, tasfiye etme planları yapmanın en büyük ahlaksızlık olduğunu düşünüyoruz.
Elbette siyasetçi bir kamu görevi yapmaktadır ve doğru olanda kamu görevi yapanların toplumsal değer yargıları ile barışık, toplumsal ahlak normlarına göre yaşamasıdır. Fakat unutulmamalıdır ki; siyasetçide insandır ve zaafları, eksikleri, kusurları olabilir. Kişinin bu zaaf, eksik ve kusurlarını kişisel veya siyasal çıkar için teşhir etmek, kişinin mensup olduğu siyasi organizasyonu zayıflatmak ve tasfiye etmek için kullanmak ise bayağılık ve ahlaksızlığın daniskasıdır. Özel hayat teşhiri yalnızca kişiye karşı değil aynı zamanda o kişi veya kişilerin ailelerine karşı yapılmış bir saldırı ve insan onuruna karşı işlenmiş bir insanlık suçudur. Bazı odaklar bu tür çirkinliklerle siyasi sonuç almak, o sonuçla da Türkiye’yi şekillendirmek istiyorlarsa ahlaki olmayan yöntemlerle alınan sonuçların halkımız vicdanında meşruluğu olmayacaktır. Şu bilinmelidir ki; siyasette kalıcı kirliliğe dönüşecek bu girişim ve eylemlerin uzun dönemde hiçbir siyasi yapıya faydası olmayacaktır. Zira siyaset kurumuna güvensizliği tırmandıracak olan bu çirkinlikler siyaset kurumunu gereksiz gören bir kamuoyu oluşmasını sağlar. O halde hiçbir siyasi yapı 12 Haziranda biraz fazla oy alabilmek uğruna yapılan insan hakkı ihlallerini miting alanlarında alkış ve oy malzemesi olarak kullanmamalı, siyaset kurumu bir bütün olarak bu iğrençlikleri siyasi yaşamımızın dışına itmeli, sorumlular bir an önce ortaya çıkarılmalıdır. Kısa dönemli siyasi çıkarlar uğruna kimse rüzgar ekmemelidir.”